“Şimdi küçük cihattan büyük cihada dönüyoruz. O, nefisle cihattır.”
Bizans’a karşı yapılan Tebük Seferi dönüşü, yolculuğun bir yerinde Resulullah Efendimizin,
“Şimdi küçük cihattan büyük cihada dönüyoruz” dediği rivayet edilir. Sahabe şaşırır, anlamakta zorlanır. Zamanın süper güçlerinden birine karşı sefer düzenlenmiş, doğal olarak büyük zorluklar yaşanmış, sıkıntılar çekilmişken, belki ordunun büyük kısmı aç, susuz, yorgun, belki perişan belki takatsizken; bütün bu yaşanmışlıkların, yanında küçük kalacağı bundan daha büyük cihat ne olabilir?
Evet, küçük cihattan büyük cihada gidiyoruz. O, nefisle cihattır. Buradaki gayem, bu pencereden kendimizi sigaya çekmenin ihmal edilmemesi gereken soylu bir çabaya vurgu yapmaktır.
Bir yönüyle doğru değil midir? İnsan cihadın bir boyutu olan seferin zorluklarını göğüsler de kendi içindeki düşmana yenilir. Kendini aşamaz, kendine söz geçiremez. Kendimizi bilme yolunda en büyük engelimiz, söz geçiremediğimiz takıntılarımız, kaprislerimiz, yarım kalan duygular, arzular olur kimi zaman.
Geldiğimiz her aşamayı Allah’ın bir lütfu, bir müjdesi bilmeliyiz. Dünyanın gördüğü, göreceği en yüksek medeniyet seviyesine ulaşmış Endülüs’ün saraylarında defalarca yazıldığı gibi “Lâ Galibe İllallah” yani “galip ve üstün olan ancak Allah’tır.” Zafer inanmak, içten ve samimi davranmaktır. Bunun en somut yolu, yöntemi eleştiriye açık olmak, kendimizi sürekli gözden geçirmek, uyarılara dikkat etmek, insanlara, özellikle de dava arkadaşlarımız olan kardeşlerimize, onların eleştirilerine uzak durmamaktır. Vardığımız her noktada, bir yandan ileri ufukları gözlerken, diğer yandan geriye dönüp bu noktalara hangi badireleri atlatarak geldiğimizi tekrar tekrar hatırlayarak, derin bir muhasebe ve özeleştiri yapmalıyız. İster siyasi, ister sendikal düzlemde olsun hayatın hangi aşamasında, hangi kategorisinde olursa olsun, elde ettiğimiz başarıları sadece kendi gayretlerimize bağlamamalıyız. Sonra gücümüz, nusretimiz elden gider.
Hani hep şunu diyoruz ya, sefer bizden zafer Allah’tandır. Başarı gözümüzü kör, kulağımızı sağır etmemeli, başımızı döndürmemeli; özetle, başarılar bizi sarhoş etmemelidir. Bu nasıl olur, nasıl olacak? İşte bu, evvela nefsimizi bilerek, hakikat nezdinde ne olup olmadığımızı hiç unutmayarak, nefsimizi şımartmayarak, azdırmayarak, büyüklenmeyerek olacak. Bizim yolculuğumuz bir medeniyet yolculuğu ise, medeniyet değerlerimizi referans alarak bir yürüyüşe çıkmışsak, bu ince, bu hassas çizgiye azami dikkat etmek mecburiyetindeyiz. Bu noktada sorumluluk üstlenenlerin, kendilerini tevhide sadık, salih kullar olarak muhafaza etmeleri ve o kişiliğin gereğini yerine getirmeleri, hadiste ifade edildiği şekliyle, ‘nefisle yapılan cihat’tır. Nefsi yenmek, orduları yenmekten zordur. Tarihte nice diktatörler nefislerini yenememeleri sebebiyle benliklerini körelten bir hastalık içinde adeta delirmişlerdir. Onların içleri harap olmasaydı, tüm canlılığıyla yaşayan şehirleri, kentleri harap etmezlerdi, edemezlerdi. Kendilerini bilmezlikleri sebebiyle nice hayaller, umutlar, sevdalar, beklentiler yıkılıp gitti. Kendini bilmeyenlerin nerede duracağı bilinmeyen zulmü hâlâ sürüp duruyor. Psikolojik, ruhsal sapmalarla insanın hangi uçlara savrulduğunu bir kez daha anlamak için bu hatırlatmayı yaptım.
Rabbimizin zafer niteliğinde başarılar verdiği bugünlerde, başta siyaset kurumu olmak üzere aydınlar, sendikalar, vakıflar, dernekler ve özellikle bürokrasi hatalarını, sevaplarını ciddi manada tartmalıdır. Son yıllarda nerede boşluklar bıraktık, gençliğimiz nereye gidiyor, icraatımızı adalet ve vicdan terazisinde ibra edebiliyor muyuz? Nefisle imtihanda kaybedenlerden mi, kazananlardan mı olduk. Eksik ve noksanlarımızı hepimiz tartmalı, tespit etmeliyiz. Bu, her şeyden evvel erdemli insan olgunluğudur. Özellikle kire bulaşmış bürokratlar ile ara dönemlerde yön bulmada zorlananlar var ise bulundukları makamları daha fazla işgal etmemelidir. Yanlışlarının bedelini ödemelidirler. Ayrıca eğer cihada inanıyorsak, bir hadise göre ‘hayat, iman ve cihattan ibaret’se, bilinmelidir ki, ‘cihat’ ‘CHD’ kökünden türeyen ve ‘cehd etmek’ anlamına gelen, bu kök anlamdan türeyen bir kelimedir. Evvelâ cihadın akılla, bilgiyle, kültürle, sosyal, siyasal, ekonomik çalışmalarla da yapılacağını bilmek gerekir. Bu gerçeğe ilgisiz olmayanlar, öze doğru yeni bir yolculuğun ateşini yakarak cihadın ilk ve en önemli aşamasının nefsimizde ve nefsimizle olması gerektiğini de bilirler.
Kendine karşı yenik düşenlerin kazanacakları hiçbir savaş olamaz.
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
Emek varsa başarı vardır
Mutfak yangın yeri
Sağımızdaki yalanın gerçeği örtme çabası
Bir vakıf insanı, sendikacı Mithat Sevin
Eğitim çalışanlarının güçlü sesi, genel yetkinin değişmeyen adresiyiz
Sendikacılığın hokkabazları
Umudu yeryüzüne aşılamak için daha fazla gayret
Kitabın, davanın, vefanın hakkını veren adam: Erol Battal
Ne rakipsiniz ne de refik
Devlet yalan söylemez!
Destanımıza yeni bir sayfa daha ekledik
Popüler kültürün kutsallarına kurban verilecek hayatlarımız yok
Her başlangıç yeni bir ruh, yeni bir heyecandır
Uluslararası sempozyumumuzun ardından
Sabır, dayanışma, direniş, kararlılık, alın teri...
İlimle yönetemeyen, zulümle yönetir
İyilik örgütlü gücümüzle kazanacak
Gelecek sizinle daha iyi olacak
Truva atı ya da beşinci kol faaliyetleri
Bir halk destanı: 15 Temmuz
Gelecek günler daha güzel olacak
Türkiye Buluşmamızda yapay sınırları aştık
Seçimimiz Kumpasları Bozmalı
Kararlı mücadeleyle güçlü Kazanımlar
Yüreğe Düşen Loğ Taşı
İLKSAN'da Zorunlu Üyelik Dayatmasına Nokta Koyduk
Destanlarımıza destan ekleyen lider kadrolara selam olsun
Yeniden Bismillah
Adım Adım Yükseköğretim Tazminatı Mücadelemiz
MEB'in 'I am Sorry' Deme Lüksü Yok
Y.U. Sendikacılığı
Yönetmelik Durdurulduğunda Atanmışlar Yürür mü?
Özgür Üniversite ve Örgütlenme
Kariyer Basamakları Bariyer Basamaklarına Döndü
Özür Durumuna Bağlı Yer Değişikliği ve Yargı Kararları
MEB Hatasından Dönmelidir
MEB Mevsimsel Norm Güncellemesinden Vazgeçmelidir
Nerden Baksan Haksızlık Nerden Baksan Tutarsızlık!
MEB’e Acil Reçete
Üniversitelerde Özgürlük ve Özlük için Örgütlenme
Tahriklere Gelmeden Kararlı ve Sabırlı Olacağız
Yeni Bakan Avcı’nın Eğitimde Önceliği Ne Olmalı?
Öğretmenler; Ömer’in, Merhamet ve Adaletini Bekliyor
Resen Atamalarda da 40 Bin Defa Düşünüldü mü?
Yeni Yılda da İnşa Sürecinin Öncüsü Olacağız
Sorun Yaşayanda mı Yaşatanda mı?
Yeni Bir Medeniyetin İnşası ve Öğretmenin Değeri
Bu Kez Yanılmak İstiyoruz!
Toplu Sözleşme Süreci ve Üç Cephede Mücadele Etmek
Hükümet ‘Yunanistan’a Döneriz’ Edebiyatından Vazgeçmelidir
Kesintili Eğitim ve Manipülatif Yaklaşımlar
Anadolu Liselerine Öğretmen Seçimi Sınavına Girilmeli Mi?
Yolun Açık Olsun Yusuf Ziya Özcan Hoca
Ek Ödemede Eğitimcilerin Muadili Kim?
Köklü Değişim İçin Yeni KHK’lara İhtiyaç Var
Değişen Paradigma ve Hak Arama Kültürü
Son Toplu Görüşme’de Konfederasyonumuzun Kazanımları!
Usuls
Garip Bir Dava ve Sonrası…
Danıştay ve İsviçre’de Minareyi Yasaklayan Zihniyet!
18 Kasım Çarşamba Günü Meydanlardayız!
Eğitim Kurumlarına Yönetici Seçimi
Öğretmenlerin Beklediği Yönetmelik
Hedefe Emin Adımlarla!
Bu Yanlış Uygulamayla Nereye Kadar!
Öğretmenim! Bu Bir İLKSAN Hikayesidir
Kadro Sözü Üzerinden Bir Yıl Geçti
Sürekli Değişen Kurallar Hukuki Güvenceyi Zedeliyor
İstanbul 9 No.lu Şube Nasıl Kuruldu
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Örgütlü olmanın bereketiyle birleştik, birleştikçe büyüdük ve güçlendik
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
FİLİSTİN DİRENİŞİ, MÜSLÜMANLARIN GELECEĞİ VE EMPERYALİZMİN ÇÖKÜŞÜ